70’lerin sonu, bir 26 Mart gecesi; Rumeli Hisarı’nda bir meyhanede Can Yücel, Salim Şengil, Edip Cansever, Tomris Uyar, Muhteşem Sünter;
Masanın sağ tarafında arkadan öne: İsa Çelik, Mehmetcan Köksal, Turgut Uyar, Dürnev Tunaseli, Nezihe Meriç, Ömer Tuluç ve Tunga Uyar keyfe keder bir rakı masasında edebiyat sohbetleri arasında demlenmektedir.
Bunca şair bir masada oturur da o masaya acı uğramaz mı? Masada oturan hanımlardan biri vücudunda bir iğne olduğunu ve kalbine batıp hayatını kaybedebileceği endişesini masanın etrafındaki dostlarıyla paylaşır ve herkesten bir hatıra rica eder. Bunun üzerine gökyüzü sevdalı şair Turgut Uyar garsondan bir yetmişlik rakı şişesi ister. Eline aldığı rakı şişesine imzasını atar ve diğer dostlarının da imzalamasını ister. Kısa sürede tüm masayı dolaşan bu şişe sonraki yıl yine bu tarihte buluşup içmek üzere hastalığından bahseden hanıma verilir.
Böylece 26 Mart günü Turgut Uyar’ın önderliğinde ‘Ölmeme Günü’ olarak tarihe bir dip not olarak düşer. Bu gelenek kadrosu sürekli güncellenerek 1986 yılında Turgut Uyar aramızdan ayrılana kadar devam etmiştir. Ancak bu hikayeyi duyan sonraki neslin şairleri kendi dostları arasında bu geleneği devamlı olarak yaşatmıştır. Cemal Süreya der “Ertesi gün için bir şey diyemem ama rakı içtiğin gün ölmezsin” Şimdi bu dostların her biri çok uzaklarda ancak yıl 2019 olsa da rakı kadehimi tüm şairlerin ve şiir sevenlerin özlemine kaldırıyorum.
barid darabanımla verdiğim içsavaş
palikaryaları gölgesinde bırakıp
sıfatlarına kompliman
sağanağı
düzen
araladıkça yeis
vakitlerin en azametli
karakalem gökkuşağı çizdim inkisarlarıma
-inziva geceleri.
Yorum Ekle