Müzik

Bir neslin kulağında yer eden eserler : Göksel Yılmaz Ensemble – Kan Zaman…

Arap musikisi, her zaman Türk musikisi ile birlikte ilgi görmeye devam etmiş, özellikle 1950’lerden itibaren pek çok sanatçı ve eser insanların kulağında yer etmiştir. Bu eserlerin bir kısmı Türkçe sözlerle popüler müziğin metası haline gelmiş bir kısmı da Arapça yapısını koruyarak pek çok sanatçının repertuvarına bir çeşit renk olmuştur.

Şubat ayında Kalan/Z Müzik etiketiyle ülkemizde; yurtdışında ise 2016 yılında dinleyiciyle buluşan, Göksel Yılmaz Ensemble‘ın Kan Zaman albümü, hem sevilen hem de daha önce ülkemizde dikkat çekmeyen Arapça eserleri bir araya getiriyor. Göksel Yılmaz, bu albümü 2008’de kaybettiği dedesi Mhammed Slame’ye ithaf ediyor ve çocukluğunun geçtiği Antakya’da duyduğu Arapça şarkılardan oluşan bir albüm yapma isteği, Kan Zaman’ı ortaya çıkarıyor.

İlk eser, ülkemizde ilk olarak 1962 yılında Neşe Karaböcek tarafından Arapça olarak taş plağa okunan ve takip eden 20 yıl boyunca çeşitli oyun havası plaklarında yer alan; belki de en çok akılda kalıcılığını Hurşid Yenigün’ün Pop Gırgıriye albümünde (ve Gırgıriye filminde) Türkçe sözlerle yer alarak bilinen ve bu nedenle ‘amanın nuriye’ diye de anımsanan Abdel Jelil Wehbe & Philemon Wehbe eseri ‘Al Asfouriyeh’. Orijinali ‘Akıl Hastanesinde’ anlamına gelen eser, albüm için güzel bir başlangıç olmuş ve Funda Yılmaz vokalde gayet başarılı bir performans sergilemiş.

Ardından ‘Çiçek Bahçesi’ anlamına gelen Fouad Ghazi eseri ‘Bestan WroudGöksel Yılmaz’ın icrasının yanında başarılı bir yorumu olduğunu da gösteriyor ve son kısımdaki jazz esintileri esere güzel bir tını katmış. Üçüncü eser ‘Ala Deluna’ geçen Eylül ayında yine bir Kalan Müzik yapımı olan, Kardeş Türküler’in ‘Yol’ albümünde, ‘Evlerinin Önü Boyalı Direk’e bağlı olarak yer almıştı. Ülkemizde eserleri en çok bilinen bestecilerden olan Elias Rahbani’ye ait olan bu eser, Anass Habib’in vokaliyle de renklenmiş.

Dördüncü eser ‘Balleyi Ya Ayni’ ise Yılmaz’ın teyzesinin eseri ailecek doldurulan bir kasette yorumladığı bir kesit ile başlıyor ve ilk üç esere göre daha sade ve gitar ağırlıklı başlayan ve ud ile şekillenen orkestrasyonuyla daha akustik bir tını sunuyor. Bu eser, eseri 5 yaşında Bedevi bir kız çocuğundan dinledikten sonra seslendirip Arap dünyasına tanıtan Samira Tawfik tarafından bilinmekte.

Beşinci eser ‘Rouzana’da da aynı akustik hava devam ediyor. Bu eserde, 20.yüzyılın başında Levant bölgesine açlık çeken insanlara yiyecek taşıyan bir Osmanlı yük gemisi ‘Rouzana’ konu alınır; ancak bu gemi, asıl ihtiyaç olan; ekmeğin temel malzemesi un yerine, o bölgede yokluğu çekilmeyen meyve getirilmesinin yarattığı durum eseri daha da duygulu bir hale getiriyor.

Altıncı eser de Yılmaz’ın dedesinin eseri yorumladığı bir kesit ile başlıyor: ‘Ya Rayeh Le Stamboul’... Gitar ve ritmin -ve sonra da kemanın girişiyle- başarılı bir akustik örneği olan bu eserin ardından; albüme ismini veren -ve eserlerin niteliği açısından iyi düşünülmüş olan- Elias Rahbani eseri geliyor : ‘Kan Zaman’. ‘Eski Zamanlar’ anlamına gelen bu eseri tabi ki Türk dinleyicisi, Fikret Şeneş’in yazdığı sözler ile ‘Sana Neler Edeceğim’ olarak anımsayacaktır. Daha sonraları 1980’lerin sonunda Tunuslu sanatçı Mohsen’in Türkçe-Fransızca ve Arapça olarak seslendirdiği versiyonuyla da yeniden gündeme gelen ve bu versiyonda özellikle Ferdinand Delcker’in Akordeon eşliği ile daha güzel bir forma bürünen eserin ardından yine ülkemizde pek çok sanatçı tarafından söylenen -özellikle Gökhan Güney’in Arapça yorumu ile bilinen- Maryam Maryamti geliyor; eserdeki keman soloda Anne Barker çok başarılı bir performans sergiliyor.

Albüm, ülkemizde yine özelikle Gökhan Güney yorumuyla duyulup dönemin Taverna sanatçılarının repertuvarına giren bir eser; Barda Barda ile devam ediyor. Eserde orta bölümde yer alan jazz esintili kısım esere başka bir boyut katmış. Ardından ‘Ya Bourdayin’ isimli eserle albümdeki hareketli hava devam ediyor. Sonrasında, 1975 yılında Erkin Koray’ın ‘Şaşkın’ ismiyle yazdığı Türkçe sözlerle ülkemizde bilinecek olan -ve o şarkıdan sonra ülkemizde çıkan albümlerde de Şaşkın Oyun Havası diye geçecek olan ‘Ya Ayn Moulayiteyn’ geliyor : Eserin intro kısmı; Türkçe versiyonunda yer almayan birkaç ölçü ile -aslına sadık kalınarak- yer alarak eseri dinleyiciye yeniden keşfettiriyor. Tawfik Barakat & George Yazbek eseri ‘Badna Netjawaz’ isimli eserle devam eden albümde sırada yine Türkiye’de bilinen -özellikle Durmuş Çiğdem yorumu ile dinleyiciye ulaşan- Azar Habib eseri ‘Seydale’ var. Bu eserde vokalde Anass Habib’in başarılı yorumu, eseri daha da güzelleştirmiş.

Son olarak da Neşe Karaböcek’in ‘Eyvallah’ ismiyle 1985 yılında ‘Telli Telli’ kasetinde yorumladığı bir eser olan Abdel Jelil Wahbe & Philemon Wehbe eseri ‘Ya Hala Biddeyf’ ile albüm sona eriyor. Albümde Göksel Yılmaz -aksi belirtilen eserler dışında- vokal olarak ve ud, gitar ve saz eşliği ile yer alırken, Funda Yılmaz da vokallerde eserleri orijinalleri kadar başarılı seslendiriyor. Perküsyonda Ulaş Aksünger, Kontrbasta Sandor Kem ve vokallerde Senem Duman ve Lina Duman yer alıyor.

Başlıkta da belirttiğim gibi, bir neslin kulağında yer eden eserler de var bu albümde; diğer yandan dinleyicinin belki de ilk defa keşfedeceği eserler de mevcut. ‘İnsanlarımızın tekrar Arapça şarkı söylemesi için yeni bir sebep’ olarak tanıtılan albüm, sırf bu misyonuyla bile arşivlerde yer almayı hak eden bir çalışma.