2018 yılı, müzik endüstrisi için biraz yavaş başladıysa da, kısa zamanda her şey rayına oturdu diyebiliriz. Geçtiğimiz yıl yer aldığı müzik topluluğu TangEsta ve ablası Nağme Yarkın ile kurduğu Yarkın Duo olarak çıkan One albümleriyle dinleyicilerle buluşan başarılı müzisyen Baturay Yarkın‘ı, bu sefer (bir eser hariç) kendi besteleri, piyanosu ve düzenlemelerinden oluşan ilk solo albümüyle dinliyoruz : Su…
Ahenk Müzik etiketiyle yayınlanan enstrümantal albümde 8 tane eser var.
Öncelikle ilk eser ‘İstanbul’ ile, bir anda İstanbul’un çok kültürlü yapısını duyuyoruz : Bir yandan batıdan, diğer yandan kendi kültürümüzden (bu noktada Nağme Yarkın‘ın İstanbul kemençesi solosu esere çok güzel bir renk katmış.) bir mozaiğe imza atan Baturay Yarkın, ilk eserden itibaren eserlerde hakim olan armonik zenginlik ve değişken ritm yapılarının verdiği müzikal şaşkınlığı tüm albüm boyunca devam ettiriyor.
!Sunset In Rotterdam’ isimli ikinci eser ile, yine aynı zenginlik devam ediyor. ‘Miles’ Inspiration’ isimli üçüncü eser de kontrbas ve piyanonun başarılı bir atışması gibi.
Aslında Jazz müziğinin bir ögesi olan, yer yer enstrümanlarının atışması durumu sonraki eser ‘Rising Breeze’de de gayet güzel bir şekilde bu sefer Burak Cihangirli‘nin davulunun da eklenmesi ile başarılı bir şekilde tamamlanıyor. Sinan Şeşen‘in başarılı trompet eşliği ile başlayan ‘Rainy Sunday In Rotterdam’ yine trompet ile piyanonun ön planda olduğu başarılı bir çalışma.
Altıncı eser Sleepy Morning’de ise Enver Muhammedi‘nin kontrbas eşliği gayet başarılı bir şekilde ön planda oluyor ve sıra albüme ismini veren ‘Su’ isimli esere geliyor. Albümün belki de en ‘slow’ diyebileceğimiz eseri, adeta 9 dakikalık bir ağıt niteliğinde. Yaylılarda Gustavo Cobrera ve Elena Kostreva eşlikleri de eseri daha da başka bir yere taşımış.
Son eser ise hepimizin bildiği ‘Üsküdar’a Gider İken’; ancak eseri adeta yeniden keşfettiren dinamik ve sürprizlerle dolu bir aranjeye sahip. Nağme Yarkın‘ın başarılı kemençe solosu yine esere güzel bir renk katarken finalde Sultaniyegah Sirto‘dan güzel bir alıntı yapılarak esere başka bir canlılık katılmış. Bununla birlikte ikinci ve beşinci eserde Daniele Marrone kontrbasta, Denis Baeten ise davullarda eşlik ediyor. Albüm bu yapıdan başarılı bir ekibe sahip.
Başlıkta, bir ‘virtüöz’ albümü demiştim, Baturay Yarkın bu ilk solo-trio albümü ile, hem başarılı bir piyanist olduğunu, hem de bestecilik ve aranje konusundaki yeteneğini bu albüm ile dinleyicilere gösteriyor. Özellikle Jazz severlerin ayrı bir seveceği ve kendisini zamanla duyuracağına inandığım bir albüm.
Albüm, dinleyicileri sanki 1960’ların Jazz Club’lerine götürüyor gibi, bu bağlamda günümüzden çok önce yapılmış jazz albümleri ile arka arkaya dinlenildiğinde bile eğreti durmayan, onların da başarılı bir devamı sayılabilecek bir albüm ‘Su’.
Yorum Ekle