Edebiyat

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git Okumanız İçin 8 Neden ll

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabından aforizmalar; Sana son zamanlarda ne diyordum anımsıyor musun? Akmayan gözyaşları kalpte birikirler, zamanla kabuk tutarlar ve kirecin çamaşır makinesini tıkaması gibi kalbi tıkayıp felç ederler.

Susanna Tamaro 

Kader kavramı yaşla gelen bir düşünce.  İnsan gençken genellikle düşünülmez bu ve her olan şey kendi isteğinin ürünü gibi görünür. Kendini taş ardına taş dizip koşacağı yolu yapan bir işçi gibi görürsün. Yalnızca çok çok ileri vardığında fark edersin ki yol zaten örülüdür, bir başkası onu senin için çizmiştir ve sana orada yürümekten başka bir şey düşmez. Bu genellikle kırk taşına doğru yapılan bir keşiftir, o zaman olanların yalnızca senden kaynaklanmadığını sezmeye başlarsın. Bu tehlikeli bir andır, klostrofobik bir yazgıcılığa kaymak işten bile değildir. Alın yazısını bütün gerçekliğiyle görebilmek için birkaç yılın daha geçmesini beklemen gerekir. Altmışına doğru arkanda kalan yol önündekinden daha uzunken, hiç görmediğin bir şeyi görürsün: aştığın yol dümdüz değildi,kavşaklarla doluydu, her adımda değişik yönleri gösteren oklar vardı, şuradan bir patika sapıyordu, ötekinden ormanın derinliklerinde yiten otlu bir yol. Bu sapakların kimine fark etmeden girdin, kimini görmedin bile; beğenmediğin yol seni nereye götürürdü hiç öğrenemezsin, acaba daha iyi bir yer miydi, daha mı kötüydü. Bunu bilemezsin, ama gene de pişmanlık duyarsın. Yapabileceğin bir şey vardı, ama yapmadın, ileri gideceğine geri döndün. Kazı oyununu anımsar mısın? Yaşam da hemen hemen, aynı öyle sürer gider.

Susanna Tamaro

Yoldaki kavşaklarda başka yaşamlarla karşılaşırsın, onları tanıyıp tanımamak, derinine yaşamak ya da es geçmek yalnızca bir anlık karar sonucudur; bunu bilmesen de dümdüz ilerlemekle sağa sola sapmak söz konusu olduğunda genellikle senin varlığınla ve yanında olacak kişinin yazgısıyla oynanmaktadır.

Susanna Tamaro 

Ölüm, aşk gibi konuşulması gereken bir konuydu. Bana Argo’nun öldüğünü söyleseler bin kez daha iyi olmaz mıydı? Babam beni kucağına alıp şöyle diyebilirdi:”Onu öldürdüm, çünkü hastaydı ve çok acı çekiyordu. Şimdi olduğu yerde çok daha mutlu.” Elbette daha çok ağlardım, umutsuzluğa kapılırdım, aylar boyunca gömülü olduğu yere giderdim, toprağa oturup onunla uzun uzun konuşurdum. Sonra, yavaş yavaş, onu unutmaya başlardım.

Susanna Tamaro

 O gece ansızın bir şeyin farkına varmıştım, bedenimizle ruhumuz arasında pek çok minik pencere vardır, açık oldukları zaman, buradan duygular geçiyordu, aralıksa, pek bir şey geçemiyordu. Aşk, yalnızca aşk hepsini birden ardına dek, birdenbire, şiddetli bir fırtına gibi açabilirdi.

Susanna Tamaro

Ama yüreğin, insan ruhunun merkezi olduğu artık anımsanmıyor. Pek çok kez bu vefasız sürgünün nedeni hakkında kendimi sorgulamışımdır. Augusto, İncil’den alıntı yaparak,” Kendine güvenen akılsızdır,” derdi sık sık. Neden böyle olsun? Yürek bir ateş yakma odasına benzediği için mi? Orası karanlık olduğu için mi, karanlık ve alev alev? Zihin ne kadar çağdaş bir terimse yürek de o kadar demode oldu. Yüreğine kulak veren- diye düşünülüyor bu halde-  hayvan doğasına, doğal ve denetim altında olmayan dünyaya daha yakındır. Mantığa kulak verenler ise daha yüksek gözlemler peşindedir. Peki ya böyle olmayıp da tam tersi olsaydı? Yaşamı besinsiz, soluksuz bırakan bu mantık fazlalığı olsaydı?

Susanna Tamaro

 Hele bazı türlerde hiçbir ortak bulguya rastlanmıyor. Dedesi böyleyken, torunu şöyle oluyor. İki kuşak arasında bir sıçrama yaşanıyor. Ya insanların iç dünyalarında da aynı şey oluyorsa?

Susanna Tamaro 

Bizim ilişkimizi düşündüğümde aklıma gelen görüntü bir ağaç ve onun gölgesinde ezilmiş bir sarmaşıktır. Ağaç daha yaşlı, daha yüksektir, uzun zamandır orada durmaktadır; kökleri daha derindedir. Sarmaşık ise onun ayaklarında bir mevsimde açar, onunkilere kök değil, ancak iplik denilebilir. Sonra minik kollar çıkarır ve ağacın gövdesine tutunup tırmanmaya başlar. Bir-iki yıl geçtikten sonra ağacın yapraklı başına kadar yükselmiştir bile. Ev sahibi, yapraklarını döktüğünde o gene yeşildir. Yayılmayı, gürleşmeyi sürdürür, ağacı bütünüyle sarar sarmalar, güneş ve su artık yalnızca sarmaşığa ulaşabilmektedir. Bu noktada ağaç sararıp solar ve ölür, orada yalnızca sarmaşık için dayanak olmaya yarayan kuru gövde kalır.

Susanna Tamaro